3 Haziran 2012 Pazar

kül tablası

efkârım birikti sığmaz içime, bin sitem etsem de azdır kadere. gülmeyi unutan yaşlı gözlere, mutluluktan haber ver dilek taşı. diyordu şarkı. şişe üstüne şişe bitiriyordum bardak bardak. sarhoş olmak değildi umrumda olan. unutmak, köşeme çekilme, saçı sakalı koyvermek, daha çok sigara içmek, kısaca kendime zarar verebilecek her şey. ölümden haz almak gibiydi. yavaş yavaş eritiyordum kendimi. bir de vurunca kendimi incesaz'dan çok aşığın var'a, iyice kayış koptu bende. tek içilmez aslında derdin varsa. ancak kendi halimden ben utanıyordum. bir de rezil olmak istemedim kimseye. yahut güçsüz görünmek istemedim. bilmiyorum. terkedilmiştim. koymuyordu aslında terkedilmek. sadece ani oluşunun verdiği acıydı bu. sevmiştim ulan deyip kadehi yere çaldım. boş olduğunun farkına vardım o an. tekrar doldurdum. gözlerim bulanıklaşıyordu. sigarayı yakmış ama bir iki nefes anca almıştım. gerisi küle döndü ve küllüğe düştü. yenisini yaktım. gün ağarmak üzereydi. geceden beridir içiyordum. saatin sesi kulaklarımı tırmalıyordu. playliste döndüm ve son damla sevgimi de senede bir gün ile kül tablasında söndürdüm.

Hiç yorum yok: