22 Nisan 2016 Cuma

eski harleyci ünsal abi

salı günü annemin cumartesi'den boyanmak üzere bıraktığı deri montunu teslim almaya gittim ünsal abi'nin yanına. artık ünsal abi diyorum, çünkü 2 saat muhabbet ettik. çay içtik. deri cilaladık. ünsal abi 50lerinde bi adam. ufak bir dükkanı var. her yerde deri boyasının keskin kokusu. cilanın geniz yakan havası... bir de asılı, serili deri montlar, deri yelekler... fakat girdiğimde dikkatimi ilk çeken şey; ünsal abi'nin dikiş makinası olarak da kullandığı masanın arkasındaki duvarda asılı olan harley kullanan bir adam ve soyut olarak at süren bir kovboy figürünün işlendiği duvar halısı oldu. karşısındaki ufak taburelerden birine oturdum. dükkanı inceliyorum. farketti ama ses etmedi. duvarlarda 80li yılların ispanyol paçasıyla, kabarık saçlı hatunu motorun arkasına atmış gencin bulunduğu karpostallar var.  bi yerde şevrolet 56 olduğunu tahmin ettiğim bir aracın içinden çekilmiş sepya bir fotoğrafını gördüm ünsal abi'nin. yanında 2 genç kızın mezuniyet fotoları ve bir de enfes bir foto daha: evlilik fotoğrafı. biraz sonra masaya geldi. elindeki düğmeyi annemin montuna dikmeye başladı. cilalarken koparmış. birden sanki çoktandır tanışıyormuşuz gibi lafa girdi: biz de yorulduk tabi neticede. yıllar geçti, dedi. efendim abi? yıllar geçti diyorum; bu karpostaldakiler gibi bi motorum vardı benim de. harley. turlara giderdik. hızlı zamanlarımızdı. haytaydık. arkadaki duvar halısına iliştirdiği iğnelerden birini aldı. makinaya taktı. 6 kişiydik, diye devam etti. kafa nereye, biz oraya. bi akşam yunanistan'a gidelim mi dedik, 3 gün sonra yunanistan'dayız mesela. motorla tepmediğimiz yol kalmadı. deri işi oradan mı geliyor abi? hem ordan, hem değil. nasıl yani abi? bi gün çanakkale'den izmir'e dönerken kaza yaptım. motor bi yana, ben bi yana. motor haşat oldu. benim de sağ bacak kırıldı. o zamanlar deri ceket falan takılıyoruz. mototorcuyuz ya. üniforma gibi bişi amınakoyim. gerçi hep öyle, şimdi bile. benim de yengenin hediyesi bi mont vardı üstümde. o kazada parçalandı bi kaç yerden. neyse bacak alçıda ama düşündüğüm o değil. ceketi yaptırmam lazım. yengen de motorcu. bazen atardım arkaya, beraber turlardık. anası babası salmıyor tura. derken, izmir'de bi deri mont satan abimiz vardı. ona dedim böyle böyle diye. kemeraltı'nda bir ustayı tarif etti. gittim. abi napabiliriz buna, dedim. hallederiz, dedi. parçalanan yerleri yamadı. yama izi görünmesin diye de üstüne motorcu işlemelerinden dikiverdi. eskisinden daha canti oldu. usta dedim, benim ayak sakat. yola gidemem. iş tutamam. ben yanında durayım. bu işi öğret bana. biraz düşündü. haftalıkta anlaştık. ertesi gün başladım. ta o zamandan beri yaparım. evlilik fotoğrafını gösterdim. abla bu muydu abi, dedim. gülümsedi. evet, dedi. çok gençtik o zamanlar. fotoğraflar bile eskidi. insan nasıl eskimesin. gözleri nemlendi. gizlemeye çalışmadı. bu 2 teker eroin gibi bi illet, dedi. bağlandın mı yarra yedin. bi kaza bana bu mesleği kazandırdı. bir diğeri ise onu kaybettirdi, dedi. sorduğuma pişman oldum. başın saolsun abi, dedim. saol dercesine başını salladı. ondan geriye kalan 2 güzel emanet var bana. biri liseyi yeni bitirdi. geçen sene kazanamadı. bu yıl bi daha hazırlanıyor. mimarlık istiyor. diğeri de eskişehir'de makina mühendisliği okuyor. 3. sınıf. bunları söylerken kızlarının fotoğrafını işaret ediyordu. iç çekti. evlendikten sonra tur için anasından babasından izin almaya gerek yoktu artık. gerçi hala gönülsüzlerdi ya, neyse. afyon'a gidicez. çocukları anneme bırakıp yola çıktık. deri montları da çektik üstümüze. gidiyoruz. kasım gibiydi. ama daha soğuklar çok değil. gece vakti girdik afyon'a. s.ktiğimin memleketinde de bir sis oluyor; göz gözü görmüyor. biz bi an önce motel falan bulmak için basıyoruz. tam ilerde ışıklı bi yer gördük derken, önümüzde aniden bir araç beliriverdi. sonrası bende yok zaten. o mu hatalı solladı, biz mi şeritten çıktık bilmiyorum. o bi yana fırladı, ben bir yana. ben yoldan çıkmışım, yolun sağ tarafına fırlamışım, ot mot var birsürü. o da asfalta fırlamış. başka bi araba daha çarpmış. çarpan adam insaflı çıkmış da durmuş. ambulans falan derken gözü hastanede açtım. lan bizimkiler geldi. kaynana kayınpeder yok bizim. soruyorum; ameliyatta, soruyorum durumu iyiymiş. en sonunda s.kerim lan dedim. durumu iyi olsa gelir beni kontrol ederlerdi amk, dedim. hastaneyi birbirine kattım. sonra öğrendim öldüğünü. kayınpeder de benim yüzümden öldü diye beni öldüreceğine dair yemin etmiş. yanıma gelmemiş. lan amcık! benim canımdan can gitmiş, adamın derdine bak. canım nasıl yanıyor anlatamam. bir süre sustu. sonra; kendimi hiç affetmedim, dedi. y.rak vardı o ışıklara bakacak. bana bir iki dakika ver. içim bi kötü oldu. cebinden bi tekel 2001 çıkardı. yaktı.  dükkandan çıktı, gitti. 5 dakika sonra elinde 2 çayla geldi. ee sen neler yapıyosun genç adam, dedi. sanki hiçbişi anlatmamış gibi bi hal takınmıştı. içinin kan ağladığını biliyordum. bozmadım. var mı sende de motor merakı? yok be abi, dedim. biz daha bi deri monta bakamıyoruz. motor bizi aşar. boşver dedi. verdiği bi bok yok. aldığı çok. hem paran gidiyor, -duraksadı- hem canın yanıyor. bundan sonra havadan sudan konuştuk. beşiktaşlıymış. futbol muhabbetine falan girdik. 2şer bardak daha çay içtik ve ayrıldım ünsal abi'den. gözleri en önde asılı duran bir motorcu montuna takılmıştı. kolay gelsin abi, dedim. gözlerini monttan ayırmadan, başını çevirmeden saol, dedi.