27 Ağustos 2012 Pazartesi

parça tesirli

daha yeni geride bıraktığımız ramazan'daydı. evdeydim. akşama iftar için pide falan almaya çıktım. fırında bi yarım saat kadar kuyruk bekledikten sonra cayır cayır yanan pideleri aldım eve doğru yolladım. ha oruç tutuyo muyum? hayır. tutana saygım var ama 17 saat de çekilmiyor be amınakoyim. dönerken yol kenarına park etmiş bi transiti ve kasasında her biri kim kardashian götü gibi karpuzları gördüm. giderken, bi tane de karpuz alayım, akşama soğuk soğuk yeriz, diye geçirdim içimden. gittim karpuzcuya, orta yaşlarda, esmer, kır sakallı bi dayı. selami o kim dayı, dedim. (selamünaleyküm'le benzerliğini keşfettiğimden beri insanlara bu yolla selam vermek en büyük hobilerimden oldu, böyle de boş beleş bi insanım amınakoyim.) aleykümselam, dedi. dayı dedim tane mi kilo mu? valla akşam pazarı yeğen taneyle veriyorum, dedi. göte atılan şaplak gibi bi ikisini tokatladım. kim'in götüne çok benzeyen bi tanesinde karar kıldım. dayı, dedim, kaça bu? adam manasız manasız suratıma baktı. 3, dedi. birim söylemedi. hani yuro dese sıçtık amınakoyim. dayı, dedim. ben buna 3 vermem. olur bişi söyle, dedim. ya kaç vereceen? dedi dayı. olurunu söylersen anlaşırız, dayı dedim. 2.5 ver götür, dedi. baktım dayının elinde baya karpuz var. mecbur satıcak bunları diye geçiriyorum içimden. dayı, dedim. 2 veririm buna. olurdu olmazdı derken, bombayı patlattım. pazarlık sünnettir, dayı dedim. ramazan'ın da etkisiyle huşu içinde olan karpuzcu sakalını sıvazladı. eyi hadi, al götür, al götür! dedi. bi elimde bi pide, bi elimde karpuz eve gittim. karpuzu mutfağa masanın üstüne koydum. annem de dolaba sığmayacak diye sahura bırakmış kesme işini falan o gece öylece yattık.
sahura yakın bir vakitte bi gümlemeyle uyandım. baktım ev ahalisi ayakta. sahur topu patladı sandım amınakoyim. saate baktım, saat daha erken. bahçede bişi devrildi falan diye düşünüyorum. sonra odalara falan bakayım derken, annemin sesi evi inletti. mutfağa koştum. rabb'in bi mucizesine tanık oluyorduk. karpuz patlamış amınakoyim. bildiğin patlamış. mutfak dolaplarına, duvarlara falan girmiş çekirdekleri. öyle böyle değil. ambush! diye bağırıp, kendimi yere atasım geldi. suikast yapılır lan bunla. yeterince içi geçmiş bi karpuzu salonun ortasına koyucan gece, tamam amınakoyim. yerle bir. baktım patlama baya şiddetli. annem bana saydırıyor. ortalıktan çekildim. derin düşüncelere daldım. hani bugüne kadar, evrimle ilgili, biyolojiyle ilgili bildiğim ne varsa sorguluyorum. kişilik oturtuyorum karpuza. sıkıntıdan patlamak bu olsa gerek, diye düşünüyorum. etimolojiye giriyorum hafiften. acaba, diyorum. bu söz, harbi harbi başına böyle bir şey gelmiş biri tarafından mı söylendi zamanında? kafamda deli sorular. ciddi ciddi suikast yöntemi olarak kullanılır amınakoyim. hayır, dayı bi yerinden kesse, içine bomba koysa sabaha yoktuk. kodumun teröristi. karpuz terörüne tanık olduk amınakoyim. götü zor kurtardık. kim'in götü bizimkinden büyükmüş. bir kez daha anladık. götün büyük kim, saygı duyuyoruz... kızma bu kadar.

ama sonunda sırrı çözdüm. http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/05/17/patlayan-karpuzlarin-sirri

3 Ağustos 2012 Cuma

yüreğin ayak acısı

1 - 0
2 - 0
3 - 0
5 - 0
eee! sikerim lan böyle oyunu! noldu lan? verdiler mi koltuk altına? ahahahaha! he yarraam, he! amınakoyim zar mı geliyo da oyniyim. en işe yaramayan yerde çift gelir; geri kalanı 2 - 1. götüne girsin o 2 -1! olm napiyim lan, atıyorum geliyo. tamam lan, tamam. çay söylüyorum ben. içiyo musun? olur olur. tavlayı çok iyi bilmem, beceremem de. bi zar gelir parmakları üçgenlerin üzerine basa basa, bir iki üç dört diye sayarım. o derece bi tavla bilgim var. ama yine de vakit geçsin diye oynadık bizim deloğlan'la. keloğlan gibi, ama bu deli olanı. otogarda onu uğurlamak için bekliyorduk. az köşede oturup, çay içeriz, tavla atarız demiştik. ve ben yarraa yiyen taraftım. çayları söyledik. birer de sigara yaktık. uzaktan orta yaşı hafif geçmiş, kır sakallı, üzerinde mont olan bi amca bizi kesiyor. bi utanma sıkılma halleri içinde. önce aldırmadım. sonra dayı yaklaştı. masanın üzerinde duran sigara paketine dikti gözü. sigara isteyeceğini düşünerek pakete hamle yapmaya hazırlandım. nah çekmek için de bir elimi hazırladım. deli deli adamlar bizi buluyor amınakoyim. adam 1.5 dakkada parliament'i bitiriyor. 1.5 dakika lan. nerenle içiyosun göt lalesi?! onlardan sandım. dayı kulağıma eğildi. bize iki çay ısmarlayabilir misiniz, dedi. gayet de kibar sordu. deloğlan'la göz göze geldik, napalım der gibi. sonra, abi, dedim. öğrenciyiz biz. yola çıkıcaz zaten birazdan. kusura bakma, dedim. peki, deyip uzaklaştı. ileride iki muavin çay içiyordu. onlara yanaştı. onlar çay söyledi. bizim deloğlan öyle bir açıyla oturmuş ki amınakoyim, adamın yanındaki kadını görmek mümkün değil. adamı göz ucuyla takip ettim. masasına baktım. masanın üstünde bi kuyumcu torbası. karşısında şalvarlı, böyle elleri öpülesi, yanakları mıncırılası bir köylü kadını. hassiktir lan, dedim. kadını görmedik amınakoyim. yarrak var gibi geri çevirdik adamcağızı. ne bok yiycez şimdi? kadını süzdüm şöyle bir. abi bak, allah seni inandırsın, gözümden yaş boşaldı, boşalacak. kadının bi ayağında terlik var. diğer ayağında sadece çorap. o da delik. dilenmiyorlar amınakoyim. kimbilir neden dışarıdalar? nereden gelip, nereye gidiyorlar? gayet de utana sıkıla içtiler çayı. kendilerininmiş gibi değil. hani muavin gelse; yarıda bırak lan o çayı, dese; boyun bükecekler, belli. adama baktım, o da zaten perişanlıkta teyzeden öte bi halde. ulan bir vicdanım sızladı. yanımda aksi gibi de para yok. kartlar da yanımda değil. deloğlan elini cüzdana attıysa da, az önceki tavrımızdan utandık. gidip özür dileyip, bi' şeye ihtiyacınız var mı amca, diyemedik. o sırada otobüs de geldi zaten. masadan ayrıldık. deloğlan otobüse valizlerini veriyordu. döndüm baktım. ikisi de kalktılar. yavaş yavaş merdivenleri tırmandılar.  çarşıya doğru yollandılar. deloğlan otobüse bindi. otogardan ayrılacaktım. aklıma düştü teyzenin terliksiz ayağı. o ayak, yere basarken acıyordu muhtemelen. o ayak kadar değildi belki ama yüreğim acıyordu. vicdan ne kötü şey. utanç ne kötü şey. halbuki o adamın gelip, rica ederek, utana sıkıla istediği şey iki bardak çay amınakoyim. versen ne, vermesen ne! önyargı ne kötü şey. o teyzemin ayağının acısını ta yüreğimde duydum. o haline rağmen gülen yüzüne can kurban. vicdanım sızlıyor...