olm, bi yerden sonra yavaş yavaş hayata
karışıyor olmak, hayatın içine atılıyor olmak ufaktan korkutuyor adamı. yeni
yeni şeyler öğreniyosun; aslında hep süregelen ama yeni tanıştığın. kuzen
sözlendi. söz kesmeye gittik. ben kendimi garip sanıyordum; meğer aileden gelen
bişeymiş bu. söz muhabbetinde anladım bunu. dayımlar kızı istemeye gitmişler.
başlarında yengemin babası. aile büyüğü. çiçekler yaptırılmış, çikolatalar
alınmış falan. takım çekmiş kuzen. jilet gibi olmuş. ama 3. traştan sonra
teklemeye başlayan, köpük kurusuyla bezeli jilet gibi. sik gibi bi takım
giymiş. yüzüne de söyledim zaten. olm, dedim, bu takım ne amınakoyim? bi süre
suratıma baktı; içerlemiş, efkarlanmış olacak ki bi sigara uzattı. baktım
malbuş, ooo kanka, dedim, akıyosun bakıyorum da. neyse, baya bi otlandım bundan. gitmişler kızı istemeye. yengemin babası, daha selamaleyküm demeden,
bismillahsız patlatmış bombayı kapıda. biz, demiş, allah'ın emri, peygamber'in
kavliyle, e tabi haliyle kızınızı istemeye geldik. e tabi haliyle, diyerek de
kendince espri sıkıştırmış araya. amınakoyim, yaşlı başlı adamsın, espri senin
neyine? sıçmış zaten, bi de tüy dikmiş. kahve faslı falan. babası kızı
vermemiş, resmen satmış orospu çocuğu. kasaba zaten küçük yer. adam altındı,
bilezikti, yaraktı, kürekti istemiş, bir de odayı falan bırakmış, bildiğin 3+1
ev istemiş koduğum. hani adam özetle diyor ki; ver 200.000'i al kızı. neden?
sperminde altın tozu varmış ibnenin. sonunda söz kesilecek. ailecek toplandık.
tepsiler hazırlandı. hiç yakından söz nasıl kesilir görmedim. sanki tarkan'ı
canlı görücekmişim gibi bi his var içimde. yani sikimde mi değil, ama merak da
etmiyor değilim. kuzen, enişte, ben berbere gittik o ara. berber hem kasaba
berberi, hem de doğal olarak tanıdık da olunca; o mahallenin muhtarları, o
bizimkiler, o süper baba, o ekmek teknesi tadını yakalıyosun hemen. dükkandan
girdik içeri. berber, 2 çırak, 2 de müşteri var. müşterinin biri tokat'tan
gelmiş ama türkçe bilmiyor. lazca konuşuyor. bir diyalogdur başladı:
aşam yüzüğü dakcan mı len? haa. olum iş
yüzüğü dakmakda değil biliyon demi? iş barmağa geçiribilmekte. merak etme olm,
barmaamıza göre aldık yüzüğü. anlamadı gerizekalı, ahahahaha! len, başgan adam
mı dövmüş? haa, emekli polismiş. böyün de bazar ya. başkan çaaşıya çıkmış
arabaynan. önüne bi araba geçmiş. yol ve, demiş, yok. ula yol ve, yok. dinini
imanını siktimin cavuru, demiş bi inmiş. emekli polisi de çıkarmış arabadan.
yirmin yimemin, yirmin yimemin. kamyonun biri de geliveri mi; başkan bağırmış,
yörü la pezivenk, senin de canın dayak mı isteyo, deye. abooov başgana bak sen.
usdaa! ha? o gonuşumuyo heralde. yok la yok, gonuşuyo. tokat'tan gelmiş. ne
türkçe biliyo, ne kürtçe. ee? lazca biliyomuş bu. haa, tokat'ta yaşeep de nası
türkçe bilmiyo amınagoyum?
şu muhabbeti duymayı o kadar çok özlemişim
ki... ulan göt kadar yer zaten. kim kapıdan girse aynı şeyi konuşuyor. neyse
kuzen götü başı düzeltti, döndük geri. tepsiler, lokumlar, tepsinin birinde
gelinin annesi için sütyen bile vardı amınakoyim. bu kadın milletini anlamak
zor. lan bi kız istemeye gidip de, kızın annesinin meme ölçüsünü alabilen
yaratıklar bunlar. nerden biliyosun da
koyuyosun o sütyeni? belki 80, belki 85. hayır, nerden biliyosun yani?
jelatinledik, süsledik falan çıktık yola. 5 araba + 1 minibüs insanız. aşireti
topladık, elde keleş, çatışmaya gidiyoruz sanki. kız evine geldik. zar zor
sığıştık. erkekler, kadınlar ayrı oturdu falan. allah'tan ev genişti de aldı.
biraz hoşbeşten sonra eli ayağı düzgün bi yaşlı seçildi aileden. haydi söz
keselim, dedi kalktı ayağa bu. burada bi parantez açmak istiyorum. söz kesmek;
"yemin billah senden başkasına bakmıycam, valla lan, yeminle bak, ahanda
buraya yazıyorum, bakarsam siksinler beni" demek. o an kafamda açmış
olduğum bu parantezin içinde iki esnaf adamı düşündüm. biri diğerinden borç
istiyor. abi bi 100'lük ateşle be, söz haftaya vericem. al be olm, ayıp
ediyosun. tam burada fonda only you çalıyor. birden iki tarafın da aileleri
peydah oluyor ve esnaf ve zanaatkarlar odası başkanı iki esnafa yüzük takıyor.
böylece "abi, valla söz, haftaya ödüycem" sözünün valla söz kısmı
hayata geçmiş oluyor. tam ben bu anı düşünürken alkış koptu. söz kesilmiş.
meğer o only you şarkısı benim kafamda değil, resmen ortamda benim için
çalıyomuş. olm, bi kız gördüm; kız evinden... talibi yoksa isteticem
amınakoyim. gözleri deniz renginde. öyle puslu bi mavi. dümdüz saçlar nasıl
yakışmış. nasıl da güzel gülüyor. bi de beyaz falan giymiş. off of! ışıl ışıl.
adı da sultan'mış. ufaktan ufaktan kesiyorum kızı. kızın umrunda değil ama.
telefonu falan çıkardı bu fotoğraf çekiyor. amınakoyim, fotoğraf çekiceene bi
etrafına baksana. only you'yu duysana. duymadı haspam. bi yarım saat daha çay,
çorba falan; bunlar da tepsi hazırlamış baklavadır, pilavdır verdiler elimize.
aldık döndük. eve gelince saldırdım baklavaya amınakoyim. öyle böyle değil.
kuzenin parmağında yüzük. telefonun ekranında söz fotoğrafı. kız evi de bunu
saymayız, nişan isteriz demiş. göte girmiş yani. baba kızını satmış. yeni
sütyeni de görünce yeni bir "mal" üretimine kalkışabilir belki.
"benim aklım hala sultan'da" diyecek değilim amınakoyim. ha olursa da
yok demem. ama satın almam. kalbini kazanmışsam bir kızın; zaten o benim, ben
onun olmuşuzdur. kaçırırım direk. benim olanı alırım. tüccar babasını siktiğim!