18 Aralık 2012 Salı

söz


olm, bi yerden sonra yavaş yavaş hayata karışıyor olmak, hayatın içine atılıyor olmak ufaktan korkutuyor adamı. yeni yeni şeyler öğreniyosun; aslında hep süregelen ama yeni tanıştığın. kuzen sözlendi. söz kesmeye gittik. ben kendimi garip sanıyordum; meğer aileden gelen bişeymiş bu. söz muhabbetinde anladım bunu. dayımlar kızı istemeye gitmişler. başlarında yengemin babası. aile büyüğü. çiçekler yaptırılmış, çikolatalar alınmış falan. takım çekmiş kuzen. jilet gibi olmuş. ama 3. traştan sonra teklemeye başlayan, köpük kurusuyla bezeli jilet gibi. sik gibi bi takım giymiş. yüzüne de söyledim zaten. olm, dedim, bu takım ne amınakoyim? bi süre suratıma baktı; içerlemiş, efkarlanmış olacak ki bi sigara uzattı. baktım malbuş, ooo kanka, dedim, akıyosun bakıyorum da. neyse, baya bi otlandım bundan. gitmişler kızı istemeye. yengemin babası, daha selamaleyküm demeden, bismillahsız patlatmış bombayı kapıda. biz, demiş, allah'ın emri, peygamber'in kavliyle, e tabi haliyle kızınızı istemeye geldik. e tabi haliyle, diyerek de kendince espri sıkıştırmış araya. amınakoyim, yaşlı başlı adamsın, espri senin neyine? sıçmış zaten, bi de tüy dikmiş. kahve faslı falan. babası kızı vermemiş, resmen satmış orospu çocuğu. kasaba zaten küçük yer. adam altındı, bilezikti, yaraktı, kürekti istemiş, bir de odayı falan bırakmış, bildiğin 3+1 ev istemiş koduğum. hani adam özetle diyor ki; ver 200.000'i al kızı. neden? sperminde altın tozu varmış ibnenin. sonunda söz kesilecek. ailecek toplandık. tepsiler hazırlandı. hiç yakından söz nasıl kesilir görmedim. sanki tarkan'ı canlı görücekmişim gibi bi his var içimde. yani sikimde mi değil, ama merak da etmiyor değilim. kuzen, enişte, ben berbere gittik o ara. berber hem kasaba berberi, hem de doğal olarak tanıdık da olunca; o mahallenin muhtarları, o bizimkiler, o süper baba, o ekmek teknesi tadını yakalıyosun hemen. dükkandan girdik içeri. berber, 2 çırak, 2 de müşteri var. müşterinin biri tokat'tan gelmiş ama türkçe bilmiyor. lazca konuşuyor. bir diyalogdur başladı:

aşam yüzüğü dakcan mı len? haa. olum iş yüzüğü dakmakda değil biliyon demi? iş barmağa geçiribilmekte. merak etme olm, barmaamıza göre aldık yüzüğü. anlamadı gerizekalı, ahahahaha! len, başgan adam mı dövmüş? haa, emekli polismiş. böyün de bazar ya. başkan çaaşıya çıkmış arabaynan. önüne bi araba geçmiş. yol ve, demiş, yok. ula yol ve, yok. dinini imanını siktimin cavuru, demiş bi inmiş. emekli polisi de çıkarmış arabadan. yirmin yimemin, yirmin yimemin. kamyonun biri de geliveri mi; başkan bağırmış, yörü la pezivenk, senin de canın dayak mı isteyo, deye. abooov başgana bak sen. usdaa! ha? o gonuşumuyo heralde. yok la yok, gonuşuyo. tokat'tan gelmiş. ne türkçe biliyo, ne kürtçe. ee? lazca biliyomuş bu. haa, tokat'ta yaşeep de nası türkçe bilmiyo amınagoyum?

şu muhabbeti duymayı o kadar çok özlemişim ki... ulan göt kadar yer zaten. kim kapıdan girse aynı şeyi konuşuyor. neyse kuzen götü başı düzeltti, döndük geri. tepsiler, lokumlar, tepsinin birinde gelinin annesi için sütyen bile vardı amınakoyim. bu kadın milletini anlamak zor. lan bi kız istemeye gidip de, kızın annesinin meme ölçüsünü alabilen yaratıklar bunlar. nerden biliyosun da  koyuyosun o sütyeni? belki 80, belki 85. hayır, nerden biliyosun yani? jelatinledik, süsledik falan çıktık yola. 5 araba + 1 minibüs insanız. aşireti topladık, elde keleş, çatışmaya gidiyoruz sanki. kız evine geldik. zar zor sığıştık. erkekler, kadınlar ayrı oturdu falan. allah'tan ev genişti de aldı. biraz hoşbeşten sonra eli ayağı düzgün bi yaşlı seçildi aileden. haydi söz keselim, dedi kalktı ayağa bu. burada bi parantez açmak istiyorum. söz kesmek; "yemin billah senden başkasına bakmıycam, valla lan, yeminle bak, ahanda buraya yazıyorum, bakarsam siksinler beni" demek. o an kafamda açmış olduğum bu parantezin içinde iki esnaf adamı düşündüm. biri diğerinden borç istiyor. abi bi 100'lük ateşle be, söz haftaya vericem. al be olm, ayıp ediyosun. tam burada fonda only you çalıyor. birden iki tarafın da aileleri peydah oluyor ve esnaf ve zanaatkarlar odası başkanı iki esnafa yüzük takıyor. böylece "abi, valla söz, haftaya ödüycem" sözünün valla söz kısmı hayata geçmiş oluyor. tam ben bu anı düşünürken alkış koptu. söz kesilmiş. meğer o only you şarkısı benim kafamda değil, resmen ortamda benim için çalıyomuş. olm, bi kız gördüm; kız evinden... talibi yoksa isteticem amınakoyim. gözleri deniz renginde. öyle puslu bi mavi. dümdüz saçlar nasıl yakışmış. nasıl da güzel gülüyor. bi de beyaz falan giymiş. off of! ışıl ışıl. adı da sultan'mış. ufaktan ufaktan kesiyorum kızı. kızın umrunda değil ama. telefonu falan çıkardı bu fotoğraf çekiyor. amınakoyim, fotoğraf çekiceene bi etrafına baksana. only you'yu duysana. duymadı haspam. bi yarım saat daha çay, çorba falan; bunlar da tepsi hazırlamış baklavadır, pilavdır verdiler elimize. aldık döndük. eve gelince saldırdım baklavaya amınakoyim. öyle böyle değil. kuzenin parmağında yüzük. telefonun ekranında söz fotoğrafı. kız evi de bunu saymayız, nişan isteriz demiş. göte girmiş yani. baba kızını satmış. yeni sütyeni de görünce yeni bir "mal" üretimine kalkışabilir belki. "benim aklım hala sultan'da" diyecek değilim amınakoyim. ha olursa da yok demem. ama satın almam. kalbini kazanmışsam bir kızın; zaten o benim, ben onun olmuşuzdur. kaçırırım direk. benim olanı alırım. tüccar babasını siktiğim!