26 Ağustos 2013 Pazartesi

fak dı sistım

birkaç haftadır iş görüşmeleri yapıyorum. en sikindirik mülakatlara giriyor; en olmadık adamlara hoş görünmeye çalışıyorum. bu psikoloji çok tanıdık. öylesine tanıdık ki 40 yıllık bildiğim birisi gibi. hani o herkesin bahsettiği; ''ıyy o mu, sakın onla konuşma'' dediği kişi işte bu. şimdi onunla muhatap oluyorum. uzun zamandır. ve koyan o kadar çok şey var ki. para yok zaten kafadan. çalışmıyorsun. üstüne üstlük devlet (şu amınakoduğumun devleti) sikindirik bir sağlık sigortası için çalışmayanı aylık 350 tl borçlandırıyor. gelir beyanı vermek gerekiyor. yani battıkça batıyorum. bankalar bi yerden bastırıyor. telefon faturası, internet faturası vs... hepsi öyle büyüyor ki gözünde. ve sürekli duyduğum şu hikayeler iyice çileden çıkarıyor adamı. falan kişi şurda bi sik yapmadan 5.000 tl maaş alıyor. bilmem kim şu kadar para alıyor gibi şeyler. az biraz düşününce cidden öyle. ben bir işe girecek olduğum zaman; üniversite mezunu halimle; ilkokul, ortaokul, lise mezunu adama patron demek zorunda kalacağım. neden? çünkü o orospu çocuğu işle alakalı bir sikten haberi olmamasına karşın zamanında bok gibi para kazanacak bir kapısı, amcası, dayısı olduğu için. bu koyuyor. en boktan mesleklere, hatta temizlikçiliğe bile girmek için mutlaka birilerine para yedirmek zorunda olduğunu bilmek koyuyor. babamın, alın terini, el emeğini; götü geniş, yağ bağlamış, sıfatsız, suratsız, göt yalamaktan diline bok sıvanmış adamlara vermek için biriktirdiğini bilmek koyuyor. bu en çok, bir halta yaramayacağımdan dolayı bari en azından bu yolla bir iş sahibi olmamı istediklerini düşündürdüğü için koyuyor. yani akşam sofraya oturulduğunda konuşulmuyor tabi bunlar. üstü kapalı hep, bakışlarda buluşuyor sözcükler. babam yorgun. anam yorgun. yaşlanıyorlar. ayı gibi adam olan ben ise bi sike yaramadan her gün kahvehanelerde ömür çürütüyorum. elalem cidden sadece akşama kadar feysbuk, tivitır, haber siteleri gezip 30.000 tl parayı kıvırıyor ayda. cidden sadece bu işi yapıyorlar ya. valla bak. gözümle gördüm. burada bir inşaat firması var. baya büyük bi firma. 20 küsür inşaat mühendisi çalıştırıyor yanında. ve patron deyip, eline baktıkları adam elin diyarbakır'ından gelmiş ilkokul mezunu bir adam. konuşmaktan haberi yok. bıyıkları çeneye inmiş. gömlek göbeğe kadar açık. karşısında filinta gibi takım elbiseli, beyaz gömlekli mühendisler ip gibi diziliyor. niye? vereceği sikindirik 3 kuruş maaş için. özel sektör böyle bişi. amınakoyim ben o hizmet sektörünün. anasını avradını sikeyim. bu denli kızgınım. bu denli yerle yeksan ve iğrenç bir sektör. bu kadar işçiyi hunharca siken ve sadece işletmenin zevk aldığı bir sektör. hani sikildiğin için; tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak durumu da yok. bildiğin acımasızca geçiriyorlar işçiye. yemin ediyorum, kanının ilik ilik, damla damla çekildiğini, sömürüldüğünü hissediyorsun. günde yaklaşık 12 saat, hatta bazen daha fazla çalıştırıyor ama 750 tl maaş veriyor. kodumun işletme müdürleri, patronları milyarları sayarken sen 300'ünü şuraya 200'ünü şuraya versem, şu kadarı bana kalıyor çay sigara parası hesabı yapıyosun. mecbursun. neden mecbursun. bir yandan da ülkenin abazalığından mecbursun. biz am'a, göte, memeye çok meraklı bir millet olduğumuz için, işletmeler de doğal olarak bayan eleman arıyor. amınakodumun demir-çelik işletmesinin muhasebesine eleman arıyorlar ama bayan olacakmış. neden amınakoyim, neden? memesinin çapını da mı geçeceksin mal varlığı olarak? neden? dosyaları odana koyup, o kız dosyaları alırken götüne bakıp, masa altında 31 mi çekeceksin? beleşe çalıştırıp, gün boyu sikecek misin? neden? bir insan neden bayan muhasebeci arar amınakoyim? sorsan güven meselesinden girer. daha önce bundan bi arak yaptıysa bir erkek muhasebeci, ona yaslar yalanların hasını. siktir ordan diyemiyosun işte yüzüne. desen kaç yazacak ki? nereye gitsen kadın amınakoyim. sürekli bayan eleman, bayan eleman. hayır adamlar da haklı. atıyorum bi bayanı al kafeye. giydir mini eteği. satış patlaması yaparsın. ha, burada bayanlardan meta olarak söz ediyorum, evet. neden? çünkü piyasa cidden öyle. bayan dediğimiz kişi bir çalışan evet ama aynı zamanda işletmenin malı. girişte hiçbirine sen bizim malımızsın demiyorlar. ama öyle bir kullanıyorlar ki... bu konuda pozitif ayrımcılıktan ziyade eşitlik ve adaletten yanayım ben. birgün aklımda var. ulan diyorum, sat varını yoğunu. al bir silah. doldur şarjörünü. git nerde, ne kadar, milleti işe sokmak için alnının teriyle kazananlardan alıp, gazinolarda, içki masalarında karıya kıza yediren orospu çocuğu kodaman varsa sık kafasına. ben yiyemiyorsam siz de yemeyin amınakoduklarım. adamlar burda eşek gibi çalışıyor. tarla, fabrika, maden, inşaat, yarak kürek demiyor. ama bu koduklarım ne yapıyor? adam tek kelime türkçe konuşmaktan aciz, anadil gibi ingilizce istiyor amınakoyim. bak bak bak. lan dalyarak! siktirgit kendin öğren önce. ama işte o tamam inceleyelim deyince içinde kalıyor bu sözler. belki bir umut hesabı. okul bir sike yaramıyor arkadaş. gerçekten bir sike yaramıyor. sadece boktan bir kağıt parçası veriyorlar; o. onu da kıvır götüne sok zaten. başka bi şeye yaramaz o kağıt. üniversiteyi yeni bitirmiş adamdan 5 yıl, 3 yıl iş tecrübesi istiyorlar. anamızın karnında staj yapıyoruz zaten amınakoyim. bu ülkede bir sikim olmaz arkadaşım. hiç bir sikim olmaz. 70 yaşında adam enter tuşunu yarım saatte buluyor. hala memur. lan bi siktirgit amınakodumun çocuğu. bi siktirgit. siktirgit de gözü gören, eli ayağı tutan birileri gelsin oraya. defol git, öl bi yerde amınakoyim. devlet beni çalışmadığım için borçlandırıyor. kentsel dönüşüm sikkoluğu için borçlandırıyor. napıcakmış? evimi yıkıp, yerine 5 katlı apartman dikecek, bir katını bana verecek, diğerlerini satacak ve üstelik eski tapu değerimle yeni tapu değerini karşılaştırıp, aradaki farkla beni borçlandıracak? yok ya! amınakodumun devleti, ben senden ev istemedim, bark istemedim. sen elalemden borç alacaksın, benim kurulu düzenimi bozacaksın. bu borçları yine bana ödeteceksin. vergi üstüne vergi bindireceksin. sonra kendine sadakat bekleyeceksin. siktir ordan. söylenebilecek tek bir şey var. ülkede 20.000.000 insanın kellesini alacaksın. şu kamburları, hainleri, orospu çocuklarını temizleyeceksin. din'i komple yasaklayacaksın. ondan sonra aydınlığa kavuşur ülke amınakoyim. sonuç olarak ortalama 75 - 80 yıllık kısacık bir ömrüm var. ve ilk çeyreğinden fazlasını zaten bitirdim. kalanı da bir ensesi kalının götünü kaldırmak, cebini doldurmak, gururunu okşamak, egosunu tatmin etmekle geçirmeye niyetim yok. bu yüzden beyin göçüne evet. bu yüzden hedef yurtdışı. bana bugüne kadar bi sik sağlamamış ülkenin de canı cehenneme! velhasıl kelam; fak dı sistım!

15 Ağustos 2013 Perşembe

melek gibi hatun

ne alırdınız? kola var mı? var efendim. bardakta mı arzu edersiniz, yoksa kendi kabında mı getireyim? kendi kabı ne amk? kendi kadında olsun lütfen. peki efendim. hemen geliyor. teşekkür ederim. bu sıkıcı elitist konuşmadan sonra gözlerimin içine baktığını farkettim. ee, dedi. ee, dedim başımı iki yana sallayarak. bişi demiycek misin? ne diyim yav? yahu sana melek'le serdar'ın ayrılığını anlatıyorum. çocuk bunu bi başkasıyla yakalamış diyorum. ikisi de arkadaşımız. bişi yapmayacak mıyız? beni bunun için mi çağırdın buraya? melek orospuluk yapmış, serdar boynuzlanmış ve biz ne yapabiliriz? bunu mu konuşacağız. ya sen ne kadar umursamaz biri olup çıkmışsın yaa! ben seni böyle bilmezdim. ben seni hiç böyle bilmezdim. nolmuş sana y... şşşt, ya bak, bundan bana ne? bundan sana ne? bu ikisinin arasındaki ilişki. ben bunu anlamıyorum ya. serdar bana sevişirken hangi pozisyonu deneyeyim diye mi soruyor? ne kadar ilişkinin içindeyiz? kaldı ki neden içinde olalım? onlar varken bize bok yemek düşer. ağzının kenarında boncuk kalmış, sil istersen... ya, ufff, tamam yaa. neyse kalkalım mı? yoo, ben kalkmıycam. sen gidiyo musun? evet? ha bunu konuşmaya geldik yani buraya? ben duş aldım, evden çıktım, dolmuşa bindim, terledim, duş aldığım bi sike yaramadı, geldik buraya, kolayı da söyledim ve serdar, melek'i başka bi adamla bastı'yı konuşmadık diye şimdi gidiyosun yani? offf, senle uğraşamıycam. öyle mi? ya sen ne kadar umursamaz olmuşsun böyle ya? ben seni hiç böyle bilmezdim... cümlemi tamamlamamı beklemeden çoktan çantasını almış gidiyordu. bi yandan haklı olabileceğini düşündüm. ne yapayım amınakoyim? serdar bildiğin mal. boynuzlanmış. en azından çocuğu bi arayıp, moralini düzeltmeye çalışayım diye düşündüm. sonra vazgeçtim. ne diyecektim ki? boşver kanka herkes boynuzlanıyo yaa, bi sen misin sanki? falan mı diyecektim. acısını yaşasın, dedim kendi kendime. yaşasın ki akıllansın. bu acıyı tatmalı. tatmalı ki güçlenmeli. acayip felsefe yaptım iki dakkada; garsonun uzattığı kabında kolayı alırken. ayrıca bu kızların her ilişkiye karışma gereği duymalarını anlamıyorum. yahu sana ne amınakoduğum. sana ne göt. ilişkiyi yaşayan bir kız bile bu kadar içinde değil ilişkinin. kız kalkmış, hariçten ilişkiye karışıyor. senin üzerine ne vazife ki böyle bişi. moruk, buradan sevgili olan kızların arkadaşlarına sesleniyorum. sevgilisi olan kızın hayatından siktir olup gidin, lütfen ya. valla bak. böyle bi sapıklık yok lan. sen orda iki dedikodu çeviricen diye, kızı dolduruyor da dolduruyor. hayır, taktik de güdüyor orospular. hem çocuk piçin teki diyorlar; hem iyi çocuk diyorlar. neden? çünkü kız kötü ayrılırsa çocuk piçti zaten diyecekler. iyi ayrıldıysa, iyi çocuktu ya diyecekler. ikisinde de ben demiştim deme şansları var. küçük hesaplar peşindeler. neyse, kabında koladan ilk yudumumu aldıktan sonra telefonumu çıkardım. bişeyler karalamaya niyetlendim. çünkü mekanda bütün şehri görebiliyordum. tam da böyle balkon tarzı bi yerindeyim mekanın. boşa gitmesin. temiz hava, güzel ortam. bir iki karalarım diye düşünüyorum. tam kalemi elime aldım, ekranda bir iki karalama yapmaya başladım. garson yaklaştı. az önce beyefendi'li falan konuşan adam gitti. yerine kamyon şöförü geldi amınakoyim. abi sen karakalem mi çiziyosun? karakalem çizmek... yoo, dedim. ben karikatürle uğraşıyorum. abi ya, bişi sorucam. sana zahmet olmazsa ben sana kızla benim fotoğrafımı versem, bi karikatürümüzü çizer misin? ne kadar diyosan veririm abi. ya şimdi ben... abi valla çok mutlu edersin ya, ha? bak, ben... hem kız arkadaşım da mutlu olur. olmaz mı? ben port... doğum günü de yaklaşıyo abi. hediye olarak veririm. be ebeynamı! bi sus da beni dinle amınakoyim. diyesim geldiyse de kendimi tuttum. bi dinlersen... dedim sertçe. sustu. bak, ben bunun eğitimini almadım. dolayısıyle portre çizemiyorum. o yüzden yapamam. milyar versen de yapamam. tamam? yaparsın be abi ya? yapamam olm. yapacak olsam yapayım. seni kıracak değilim. içten içe esnaf ayağının dibine vurduğumu hissettim. tamam abi, bigün çizersen haberim olsun ama. ilk müşterin benim, ehehe. diyerek ayrıldı yanımdan. ben de bir iki eskiz attım, kolayı içtim ve mekandan ayrıldım. sakinlik ve dinginlik hoşuma gitmişti. serdar'dan haber alamadım. büyük ihtimal kendini eve kapatmış, melek'e mesaj üstüne mesaj atıyordu. büyük ihtimal; ben sana o kadar değer verdim, senin yaptığına bak! ayarındaydı. hatta kızmışsa orospu da diyemediğinden; senin yaptığını başkası yapsa direk kaşar derler, gibi pısırık mesajlar atıyordu. hani sen gene kaşar değilsin de, hani başkası yapsa kaşar diyebilirler belki gibi geldi bana... tam olarak da bunu kastederek yazmıştır. öyle bir mal serdar. bu satırları okuyosan kardeşim, bu satırlar (her iki anlamda da satır) götüne girsin cemali nur kaplı kardeşim benim. o kız da tam bir orospuydu serdar. söyliyim de içimde kalmasın. bi bana vermedi. neden vermedi bilmiyorum ama vermedi. serdar'ı o olaydan çok sonra gördüm. üniversite okuyan kardeşinin yanına gidecekti. mutluydu lan. gülümsüyordu. kafa tokuşturarak selamlaştık. kafam acıdı. boynuzdan mı, kafası kalın olduğundan mı bilemedim. ah serdar; 31 zamanı geyiklere dalaşan serdar...
güzel bir öğleden sonra tekrar mekana çıktım. kabında kola sipariş ettim. aynı garson oradaydı. yüzünü ekşitiyor. hayırdır, dedim. daha önceki muhabbetten gelen samimiyetle, sorma abi ya, dedi. noldu lan? abi hani sana söylemiştim ya kız arkadaşım var, çizer misin? diye. ee? kız beni 3 aydır aldatıyomuş abi. dün öğrendim, dedi. yapma ya, dedim. valla, dedi. gitti. mekandan ayrılırken, görüşürüz, dedim. görüşürüz abi, dedi. elini uzattı. ya sıcak mı geçti nedir, burnum akıyor, bu seferlik sadece tokalaşalım, sana da bulaştırmıyim, dedim. tokalaştık gereksiz yere ve ayrıldım. kafa tokuşturur falan. boynuzu moynuzu tosar. riske atmaya gerek yok.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

ayla'nın titreyen memeleri

kızla buluşacaktık, belki eve gidecektik, gidersek de büyük ihtimal sevişecektik. cepte 70 lira para. lakin bir büyük devirdik o gün. has gönlümüze ağladık. bir dostun derdini, bir kadının koynuna tercih ettik. mezeye de çıkışmadı paramız. sek içince yek devrildik masadan. bir iki sarhoş beden çekilir köşeye, toplanır amma, düşmeden kırılan yüreğin parçaları kaybolur çoktan. masada kadın yoksa da, uğruna içilen bir kadın vardı hep. yeni rakı içe içe eskidik. ne vakit duysam bir rakı fabrikası daha açtığını yeni rakı'nın; o zaman sevinirim. verdiğimiz paranın yeri bellidir artık. cümbüşünde bayıldığımız, belinin kıvrımlarında kaybolduğumuz, balık etli dansöz ayla... ankara pavyonlarının gülü. ta ki sırattan o elim ateşe düşene dek sevdalım. çıkar ulan parayı. çıkar da sıkıştır memesine! belde silah doluşur kabadayılar. ceket iliklememek olmaz. ne diyorduk. kızla buluşacaktık. belki sevişecektik. ama ayla'ya değer. senin için ölümü göze aldım orospu! hangi kabadayı düdüklüyor seni!? allah herkese nasip etmez böyle dilberi. kaç adam vurmak lazım ayla? bedelin parayla ödenmiyor belli ki. can istiyorsun, can. ah, titreyen kalçalarına kurban. heyecandan titreyen ellerim sarar mı belini birgün? kız soğukta beklemiş. ben ayla'nın düşünde. yıkıldığımız yerden sürgün ettiler bizi. kalk lan, dedim. kalk çavuş. bu iş olmayacak böyle. gönül ferman dinlese, uçkur dinlemiyor bu defa. ölmüş babanı sikeyim, kalk! açtım anamın sandığını. iğne oyalarının arasından söktüm çıkardım pederin yunan vurduğu beylik tabancasını. kafa o biçim kıyak. bastım girdim içeri pavyondan. götü bütünler götürüyor yavruyu! heeeeyt, dedim. çengiler sustu. ayla'nın sütyenden taşan memesine takıldı gözlerim. 2 el sıktım havaya. altıpatlarda kaldı 4 kurşun. en büyüğünü seçtim kabadayıların. tam göğsüne, tak! bi de yaverine... baktım mekanda ordu var sanki. namlular doğruldu yüzüme karşı. ayla'm kaskatı kesilmiş. merak etme yavru. alacam seni de yanıma. bir kurşun da ona sıktım. tam kalbine nişanladım ki nasıl ona vurulduğumu anlasın kahpe. son kez titredi ayla'mın memesi. pullu elbisesi yere saçıldı şakır şakır. tüm namlulara sürüldü mermi. heeyt be, bende size yem olacak göz var mı lan? son kurşunu sakladım kendime. çenemin altından, göğü seyret! şair adamla dost olacaksın haspam. şair adam anlatır hikayeni en iyi. ardımdan deyivermiş dizeyi, babasının ölüsünü siktiğim. cehennem'de serinliğim oluyor nane. ah ulan, seni de mi vursaydım kahpenin dölü!

soğukta bir adam.
soğukta bir kadın.
sevişirlerdi belki, eğer buluşsalardı.
şimdi birinin yanağından sızan kan donuyor.
birinin yanağında çoktan donmuş gözyaşı.

şimdi ayla da ben de cehennemdeyiz. ayla'mın ateşi cehennemden büyük. memeleri yanıyor ayla'mın. amınakodumun karısı; dünyada yaktın, bari burda yakma beni...