2 Haziran 2012 Cumartesi

3 numara

mayıs'ın en sıcak günlerinden biri. ter sırtımdan, alnımdan, saç diplerimden sızıyor. ensem yanıyor. saçım zaten ayrı bi dert. çeksen şöyle en uç teli, ta çeneme kadar iniyor. ömrümde ilk defa saç uzatmışım. o da şimdi zehir zıkkım oluyor. bu böyle olmayacak, dedim; sikerim, dedim böyle işi. her sabah erkenden kalk, özenle yıka, kız gibi düzleştir, şekil ver, waxla olmasın, bi daha şekil ver. zaten o tepemdeki kıla ayrı bi ayarım amk. hepsi yatar, o havada. lan göt, örnek alsana arkadaşlarından. benim lan senin sahibin. en son bi makas attım piçe. neyse, dedim; bu böyle olmaz, git kafayı kazıt. sonra düşündüm. sıcakta ışıl ışıl kafayla gezmek ne lan, dedim. üstelik karizma da yok, karıya kıza göstermelik. kafam attı. ertesi sabah gittim berbere.
berber dediysem de öyle saç tasarım merkezi, erkek kuaförü falan değil. bildiğin berber ismi dükkanın. ahşap bi kapısı var, içeribi giriyosun yarısı çizik aynalar, 2 dişi kırık askılık ve daha bir sürü şey. parfüm yok. tütün kolonyası var. beni yaşlı bıyıklı bi adam karşıladı. hafif göbek de var. bi yandan olm ne anlıycak bu gencin halinden, diyorum; ama bi yandan da göbeğinden değdiremicek diye de seviniyorum. çünkü önemli mevzu. bayan kuaföründe de olur ama pek belli etmezler, karı çığlığı basar diye. berberde durum fena. adam etrafında dönerken bi başlıyo değdirmeye, mevzuya uyanıyosun inceden ama napıcaksın. az buçuk yer değiştiriyosun koltukta, bi kendini düzeltiyosun. bu defa daha iyi değdiriyo. iş sakat. adama bu ne birader desen herif haklı çıkar amınakoyim. dükkandan kovmaya kadar gider bana sapık mı diyosun diye. öyle pis bi durum. ama göbekli berber iyidir. candır o. değdiremez. şişmanladıktan sonra altını görememiştir zaten hiç. el yordamıyla görüyodur muhtemel işini. selamaleyküm dayı, dedim. aleykümselam yeğen, hoşgeldin, dedi. bizim papazları bi yoluversen? olur olur, otur bakalım, dedi. öğrenci misin? öğrenciyim dayı. baban ne iş yapar? mobilyacı dayı. memleket nere? aydın dayı. eyi bakalım eyi, eyi. merak ettikleri bitmişti. muhabbet açılmayacaktı belli ki. hızlı bi hareketle örtüyü boynuma dolayıverdi. ben de örtünün altından yavaşça taşağımı kaşıdım ve pantolonu aşağıya doğru çektim. doğru açıyla oturmazsan sıkışıyo taşaklar. bir berber koltuğunda bir de otobüs veya dolmuş koltuklarında. dayı kafama geçirdi parmakları, bi o yana çevirdi bi bu yana. nası yapalım yeğen, dedi.
dedim sikerim, vur dayı 3'e. dayı bi vurdu 3'e, 15 dk. sonra 3'ün 1'i gibi ortadayım. bi de enseye ayna tutuyo. lan kıl mı kaldı?! sonra baktım şöyle bi bizim tas ortaya çıkmış, eyv dayı, dedim. günahımız ne? 13 tl, dedi. dayı, dedim; öğrenci adamız yap bi kıyak. hiç sevmem öğrencileri, dedi. noldu dayı, dedim. dayı önce bi ofladı pofladı. sonra anlatmaya başladı. dayının evini kiralamış bi iki eleman, sobalı ev. bi kış günü göt buz tutuyo tabi, para yok pul yok. (''nerde para? olm merveyi eve atcaktım, ee? eesi ne amk, az yedirmek zorunda kaldım.'' muhabbeti büyük ihtimal.) dayının kapılar hoop sobaya. sermaye ışıl ışıl, bizimkiler mışıl mışıl o sırada tabi. dayı öğrenciye kıl olmuş. son kirayı da vermeden gitmişler. arayıp taradıysa da ne gören var ne bilen. e, güvenmiş adam sözleşme de yapmamış. göt gibi kalmış ortada. hak verdim. bi de 13 tl verdim. otogar yol üstü. küçük şehirde hep böyle oluyor. ilçe dolmuşları falan var, adamlar bas bas bağırıyor. o ortamdan geçiyorum. bi sigara yakmışım. zaten otogardaki kızlar bana bakıp bakıp gülüyolarmış hissiyatı var. sinirliyim, gerginim. sik kafalı japon askerinden farkım yok. gürültü, toz, sıcak, tipsizlik, güzel kızlar... hepsi üstüme üstüme geliyo amınakoyim. o hengamede orta yaşlı, esmer bi adam dilenci gibi yaklaştı. yanımda durdu. buyur dayı, dedim. al yeğen, dedi; 5 tl. elindeki casio saati uzattı. yok dayı, dedim; almıycam. yauv al, dedi tekrar. dayı napiyim ben bunu, dedim; saat kullanmıyorum zaten. dayı şöyle bi süzdü beni. yaklaştı. nöbette takarsın olm al, dedi. hem oyun moyun oynanıyo bunlarda. ne oyunu, dedim. ne biliyim bizim oğlan oynayıp duruyor, dedi. kastettiği kronometre. 00 gol, 99 ve 01 penaltı. ilkokulda oynamıştım en son. dayı, dedim; ben asker değilm öğrenciyim. haa, eyi o zaman, dedi. usulca uzaklaştı. iki dayıya ve o öğrencilere söverken, izmariti yere atıp iyice ezdim.

Hiç yorum yok: