7 Ocak 2014 Salı

adaletini sikeyim

don terden götüme yapışmıştı. dolmuşun bakımı hiç yapılmayan amortisörleri sayesinde gayet hareketli bir yolculuk geçiriyordum. ülker'in üretim fabrikalarından birinin insan kaynakları ''departmanına'' başvuruda bulunmaya gidiyordum. gayet de takımlarımı çekmiş, traşımı olmuş, düzenli ve özenliydim. bu arada departman sözcüğüne acayip kılım. ne yarak kürek bişiydir anlamak mümkün değil. departman; ''sırf asgari ücret aldığın belli olmasın, kendini ezik hissetme'' demenin başka bir yolu bence. yarım saatlik bir yolculuktan sonra dolmuşun son yolcusu olarak araçtan indim. burası gardaşım. eyvallah abi. hadi rastgele. güvenlik noktasına doğru yaklaştım. önümde devasa bir alan ve ileride koca koca binalar vardı. ve gerçekten de karikatürdekilere benziyorlardı. yani çatıları zikzaklıydı. merhaba, dedim. kolay gelsin. ben iş başvurusunda bulunmak için geldim. içeri girebilir miyim? haa, hoşgeldiniz. ancak onu şöyle yapıyoruz. nasıl? 20'li yaşlarda, tahminen benden küçük güvenlik görevlisi son soruma cevap vermedi. elindeki telefondan gelen mesaja cevap yazmaya koyuldu. bir yandan da arkada duvarda dizili raflardan birine ilerledi. konuştuğumuz o küçük pencereden onu izliyordum. diğeri ise vantilatörün karşısında iyice yayılmıştı. raflardan birinden bir form çekip getirdi genç olan. buyrun, dedi. şurada doldurabilirsiniz. sarı bulmaca kalemlerinden uzattı bir tane de. yetkili biriyle görüşmem mümkün değil mi, soramaz mısınız? diye sordum. elimde cv'min olduğu bir dosyayla yarım saatlik yol tepmiştim ve buradan bir yetkiliyle görüşmek istiyordum. güvenlik bir sorayım ama sistem bu şekilde işliyor, dedi. içimden sövdüm ama belli etmedim. bekliyorum, dedim. kısa bir telefon görüşmesinden sonra; maalesef insan kaynaklarından kimse yokmuş şuan fabrikada. alımlarla onlar ilgileniyor, dedi güvenlik görevlisi. nasıl insan kaynaklarından kimse yok amınakoyim? dubai'de taşaklarını yayıp güneşlenecek halleri olmadığına göre; büyük ihtimal hepsi içeride bir gün önce oynanan fenerbahçe maçıyla ilgili sikindirik yorumlar yapıyorlardı ve elbette gelen kim olursa olsun; o an, o orospu çocuğunun keyfinden değerli değildi. cv'mi getirdim, dedim. bu formu doldurmama gerek var mı? maalesef, diye yanıt verdi güvenlik görevlisi bezgin bir ses tonuyla. cv'min bulunduğu bir dosyayı aldım ve formun arasına koydum. foruma sadece ismimi ve soyismimi yazarak bir de fotoğraf ekledim. ardından kendi cv'mi arasına koydum ve sanırım şimdi dolmuş oldu, diyerek görevliye uzattım. ama bu... diyerek söze başlayacaktı. ancak; zaten cv'mde olan bilgileri istiyorlarmış. sizin vaktinizi de daha fazla almak istemem, dedim. peki, başvurunuzu ileteceğiz, dedi. teşekkür ederim, diyerek ayrıldım. sigaramın bitmiş olduğunu o an farkettim. dolmuşun numarasını almıştım. burası yerleşimin dışında olduğu için belde dolmuşları arayınca geliyorlamış. aradım. başka biri var mı abi yanında? yok. tek başımayım. tamam abi 5 dakkaya ordayım. saol. 5 dakika boyunca ülker'e sövdükten sonra dolmuşa bindim. o sırada bir arkadaşım aradı üniversiteden. o da ücretli öğretmenlik yapıyordu. valla burda olsan süper iş yapardın ya. deli gibi ingilizce öğretmeni açığı var. valla gelsen direk öğretmendin. burda olur mu acaba? valla bilmiyorum, bi milli eğitime git istiyosan. hmm, değerlendirmek lazım aslında. milli eğitim onaylı sertifikalarım var. ingilizcem de iyi. süper olur olursa. ön koltukta olduğum için sürücü konuşmamıza kulak kabartmıştı. telefonu kapattıktan sonra; abi, ingilizce öğretmeni misin, dedi. yok be olm. ama ingilizcem iyidir. abi ben açık öğretim okuyorum. 3 yıldır bi ingilizce sınavımı veremedim. bi iki arkadaş daha var ya. ders verebilir misin? parası neyse veririz abi? ha? vereyim olm, ayıp ediyosun. kısa bi pazarlığın ardından cüzi bir miktarda anlaşmıştık. 4 arkadaşı daha varmış. her birinden kişi başı fiyat alacaktım. telefon aldık, verdik. şehre döndüğümde kendimi yorgun hissediyordum. bir yere daha iş başvurusunda bulunacaktım. ancak onu ertesi güne bırakmaya karar verdim. takım elbise yaz sıcağında çekilir çile değildi. ertesi gün şort, tişört ve terlik'le tamamladığım konsepti elimde 2 dosya cv tamamlıyordu. bir başka fabrikanın yolunu tuttum. daha önceki 3 - 4 tecrübeden edindiğim kadarıyla güvenlik dışında kimseyle muhatap olamadığımdan bugün de ben siklemiyordum fabrikaları. güvenliğe gittim. başvuruda bulunmak istediğimi söyledim. şaşırtıcı bir şekilde içeri aldı beni. güvenlikte form olmadığına göre içeri veriyoruz heralde diye düşündüm. gittim. lobide beklerken takım elbiseli, uzun boylu bi adam geldi. başvuruda bulunmak üzere gelen siz miydiniz, dedi. benim, dedim. şöyle buyrun lütfen, dedi. ulan noluyo, dememe kalmadan tak mülakat masasının önünde oturmuş buldum kendimi. ayak başparmağımı orta parmağımın üzerinde yakaladım. vücudum benden bağımsız hareket ediyordu. hoşbeşten sonra; bu alanda bir is tecrübeniz var mı? hayır yok, zaten yeni mezun oldum. hmm... böyle bir işte çalıştınız mı? hayır, zaten yeni mezun oldum. bu departmanda bir görev aldınız mı? hayır, yeni mezun oldum. adam birbirinden farklı ama anlamı aynı 3 soruyu art arda sorma başarısını göstermişti. peki, neden bu işi seçtiniz? üniversite boyunca ve şimdiye kadarki özel yaşamımda edinmiş olduğum tecrübelerin bu alanda başarılı olmamı sağlayacağını düşünüyorum ve sektöre ilgim de olunca başvurmak istedim. hmm... kendinizi nerede görmek istersiniz? bu alanda isim yapmış, sektöre öncülük eden, üreten ve değişimle gelişen bir yönetici olarak görmek isterim. tabi ki adam bu cevabımı ciddiye al(a)madı. neden alsın amınakoyim? adamın karşısında şort, tişört, terlikle ''bu sektörde yönetici olmak istiyorum, bıdı bıdı'' diyorum. adam içinden bir güzel ''sekter lan'' demiştir. hani siktir lan da değil; böyle yaya yaya sekter lan. birkaç soru daha sorduktan sonra teşekkür ederim, deyip beni uğurladı.
o sıralarda başvurduğum 5 fabrikadan hiç geri dönüş yapan olmadı. ders ver abi, geçemiyok, diyen çocuk aramadı. terlikle gittiğim son fabrika ise ofisinde çıkan yangınla haber oldu. ulan girmiş olsaydım, o yangını da ben çıkarırdım heralde. sonra sövdüm mü, sövdü oluyor. gel de sövme amınakoyim. ben sövmiyim, kimler sövsün. adaletini sikeyim güzel ülkem.

Hiç yorum yok: