05.09.2012 - 16:30 civarı.
kafamı cama yaslayıp, takır tukur
titremesini cok seviyorum. uyumak mümkün değil. morarmaya yüz tutmuş şakak da
cabası. ama zevkli amınakoyim. sırf bu yüzden cam kenarı alırım hep biletleri.
ama bugün cam kenarı messi'nin. kardeşim o benim. olacak o kadar amınakoyim.
bilecik'i bilenler özbilecik "firmamsısı"nı da bilirler. bursa'ya
gidiyorum. otobüs hazır bekliyor. otobüslerde de bu eskiden kullanılan, bi en
başta, bi orta kapının orada olan 35 ekran televizyonlardan var. ama hiç
açılmıyor. bi show tv doktorlar olsa onu bile izliycem amınakoyim ama yok. bazı
otobüslerinde çağ öncesinden kalma küllükler var. o zamanlara yetiştim,
yetişmesine de hiç hatırlamıyorum. sanki hep sigara yasağı vardı. sanki
istanbul'dan antep'e giden yolcular hiç sigara içmiyordu otobüste, sanki o
samsun'lar, maltepe'ler, uzun 2001'ler hiç içilmedi. öyle bi hüzün var, koltuk
arkası küllüklerde. yanimda messi var. evet, kadronun en teknik adamı. messi.
beraber bursa'ya gidiyoruz. otogara inip, bi sucuk ekmek yedikten, bavulları
hazırladık. sonra tekrar otogara inip, birer de sigara yakarak otobüsün hareket
saatini bekledik. otogar ana baba günü. bağırış çağırış. bi çılgınlık, bi
mücadele, bi müşteri kapma, bi prim sevdası. sistem de zorlamıyor değil. ben
de, yazın getirdiği rahatlıkla mini, askılı falan giymiş bi iki kızı kesiyorum. memeler fora zaten. az
buçuk da güzel göt olunca, değmeyin keyfime. kızın biri farketti kestiğimi.
içinden "uff slak .s.s" falan diyor, gözlerinden de hissettiriyor.
amınakoyim ben mi dedim mini giy, genital bölgene kadar aç bacaklarını diye.
ben de, kızın götü kalkmasın diye kafamı çevirdim. mikro'ya da rastladık
otogarda. mikrobiyoloji ve genetik okuyor. vedalaştım onla da. hakkını helâl
et, falan dedim. ben etmedim. ahirette alıcam sevaplarını ibnelerin. hep öyle
yapıyorum. sikerim lan, huri var işin ucunda. nihayetinde otobüse bindik.
özbilecik otobüsleri dolmuş gibi. yani bildiğin otobüs ama dolmuş gibi
davranıyor. girip çıkmadığı delik yok. her yerden yolcu alıyor. birkaç dakika
sonra zaten dolu olan otobüsü ayakta yolcular işgal etti. yaşlı bi amca var.
messi yanımda. kulaklığı taktık, müzik dinliyoruz. yaşlı amca gözü bana dikti.
yer ver, diyor gözleri. ayakta bir de kız var ama nasıl bi kız
amınakoyim. kolları çiğköfteci kolu gibi. bende o kadar kıl tüy yok. hayır,
tatlı da bi kız ama o kol ne be amına tekme attığım? o kol ne? o kıl ne? bi ara
bizim koltuğa tutunmak için yanıma geldi. yukarıdaki klima da açık. bi baktım
kol kılları usul esen rüzgarla dalgalanıyor. vay amınakoyim, dedim içimden.
allah'tan çok durmadı. hoşlanmış gibi baktım, o da arkaya doğru ilerledi.
yavşıycam falan sandı heralde. dayı hala bana bakmaya devam ediyor. 70'i
devirmiş tahminen, ensesi tema reklâmlarındaki kurak topraklar gibi. bölük
pörçük. az bi sakalı, bolca bıyığı var. kaşlar desen artık bağımsızlıklarını
kazanmış. muavin farketti durumu. şimdi yer vermek isterim, eyvallah da 15 tl
vermişim amınakoyim. götümü bi yere koymam lâzım. şart! muavin ilk durakta
arabadan indi, bagaj kapağını açtı ve bir tabure çıkardı. muavin götü diye bişi
var amınakoyim. gözümle gördüm. hani yanından geçerken mutlaka koluna değen
götten bahsediyorum. cam kenarında değilsen mutlaka değer o göt. öyle bi göt o.
orospu çocuğu! dayıya uzattı tabureyi. dayı, dedi. al bunu en arkaya git, otur.
dayım gariban, dayım çiftçi, dayım yaşlı, dayım yorgun ama gururlu. boyun büktü
yılların memet ağa'sı. (ismini bilmiyorum ama çok memet ağa gibi duruyordu.)
gitti arkaya tabureye oturdu. gel dayı, ben oraya geçerim, desem neredeyse bir
km. yol var. ayakta yolcu dolu amınakoyim. iş işten geçti. muavin umursamaz,
muavin piç, muavin orospunun ta kendisi, muavin ibne, koca götlü muavin! baktım
bu ayakta 2 saat gitme muhabbetinden herkes memnun. bir kişi de çıkıp demiyor
ki; "aga bu nedir?". koyun milletime sövdüm bir kere daha. memet ağa
çok durmadı, bi köy girişinde indi. şehre inmiş belli ki. çocuklar, torunlar
bekler. cebine de bir çikolatalı gofret sokuşturmuştur, diye hayal ettim. ya
ceketin iç cebinde, yada pantolonun göt cebinde. küçüklüğümü hatırladım.
babamın, dedemin elinde getirdikleri değil de göt cebinden çıkardıkları
heyecanlandırırdı beni. tabure üstünde göt cebindeki gofreti düşündüm sonra.
çikolatası kağıda sıyrılmış, ezilmiş ama yine de bir çocuğun ağzını tatlandırmaya
hazır gofret. sen ne büyük nimetsin. hepimiz aynıyız aslında. ezilmiş,
yorulmuş, tükenmiş ama yine de nasılsın diye sorduklarında iyiyim diyebilen,
hala muhabbetinden tat alınabilen insanlarız. hepimiz memet ağanın göt
cebindeki çikolatalı gofretiz aslında. farkında bile olmadan ağız
tatlandıran...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder