2 Kasım 2012 Cuma

annelerimiz arkadaştı

yürüyorduk. gurbette yorgun düştüm be ceylan'ı söylüyorduk. neşe içindeydik. belki bizden büyük sırt çantalarımız vardı. benim çantanın üzerinde ninja kaplumbağalar vardı. aynı şekilde de beslenme çantası. kenarı hafif çamur olmuş mavi bir önlük ve kenarında ay yıldız olan beyaz bir yaka. onda ise mavi etekli bir önlük, dantel örgü bi yaka ve pembe bir sırt çantası. desenini hatırlamıyorum ama barbie'ydi sanki. annelerimiz yakın arkadaş. evden okula 20 dk. mesafe. 20 dk.lık mutluluk. 5. sınıf. cinsel dürtülerden eser yok. belki biraz merak. hoşlanıyorum. söyleyemiyorum. utanıyorum. korkuyorum. annelerimiz arkadaş. ya annesine söylerse? annem dayaktan öldürür beni. bu yaşta ne hoşlanması, ne sevgisi der. halbuki o yaşta aşk, meybuzları aynı anda yiyebilmek değil mi? biri ona sataştığında ona karşı koymak. dayak yemek gerektiğinde. annelerimiz arkadaş. bu riski göze alamadım. ben ondan hoşlanıyordum. o başka bir çocuktan. çocuk kalıplı, uzun boylu, geniş omuzlu. şimdi kesin ayı gibidir. 3xl'den aşağı giymiyodur. ben dişlek, zayıf, hatta bi dönem gözlüklü. çelimsiz ama çalışkan. çocuk buna yüz vermiyor. kız belki bana anlatacak, böyle böyle diyecek ama yapmıyor. yapsa ne kötü olurdu. hoşlandığın kızın, bir başkasından karşılık görememesi karşılığında duyduğu acıyı hafifletmeye çalışmak... o yaşta bunu ayrımsamak zor. ama yine de koyardı bana diye düşünüyorum.
yürüyoruz. 20 dk.lık mutluluk. söyleyemiyorum. annelerimiz arkadaş... sınıf başkanıyım. hoşlandığı çocuk konuşuyor. kalıbına güveniyor. öğretmene söyledim. öğretmen buna iki tokat çaktı. çıkışta görüşürüz, dedi bu. korktum. ama sevdiğimi kazanabilme şansı cesaret verdi bana. vahşi yaşamla tanışıyordum. çıkışta onunla beraber çıkıyorduk. beraber gidiyorduk. 20 dk.lık mutluluk... korkuyordum. çocuk yanıma geldi. hazırlıklıydım. ilk yumruğu savuşturdum. tekme attım. vurdum. ikinci yumruk yüzümde patladı. ağzımdan kan geldi. korktu çocuk. tekme attı sonra. yere düştüm. dizlerim üzerine çöktüm. zaman durdu. o zamanlar annem evi süpürürken güneşte havalanan toz zerrelerini izlerdim. toz zerrelerini gördüm. tüm gücümü topladım. son vuruşumu yapmak için ayağa kalktım. karnımda patlayan bir dizle yine yere çöktüm. kız oradaydı. izliyordu. ben dayak yiyordum. çocuk dövüyordu. kız bana acıyor mu, yoksa hoşlandığı çocuğa daha bi hayranlık mı duyuyordu bilmiyorum. her ikisi de acı verirdi zaten.
geçenlerde gördüm onu. ucuz orospular gibi sakız çiğniyordu. siyah bir ruj sürmüştü. zor tanıdım. tanımamazlıktan geldim. yanında iki kız arkadaşı vardı. uğrunda dayak yediğim kız değildi kesinlikle. onun o kız olduğu zamanları yakalasaydım keşke. ama korkuyordum. 20 dk.lık mutluluk. söyleyemedim. utandım. annelerimiz arkadaştı. koktum. annem beni terlikle döverdi. ama bu o çocuğun dayağından daha az canımı yakardı sanırım. 20 dk.lık mutluluk. güzeldi.

Hiç yorum yok: