1 Eylül 2013 Pazar

be ebeyin amı!

yahu bişeyi anlamıyorum ya; insanın inancıyla ilgili olan şeylere niye karışırlar amınakoyim? arkadaşım, ben ilmihal kitapları okumuş, kuran'ı birden fazla kere hatmetmiş, incelemiş, islam alimlerine bakmış, hadisleri okumuş bir kişiyim. bir şeyin doğruluğunu yine o şeyi göstererek ispat edemezsin. ki zaten konu da burada başlıyor. ispat gerektirmiyor din. ''inanma'' işi. arkadaşım ben; çamurla oynayan, her şeyi bilen (kimin inanıp inanmayacağını vs.), kendi yarattığıyla iddiaya giren, sürekli övülmek ve hatırlanmak isteyen, bana inanırsanız ben de sizi ve uçkurunuzu mutlu ederim diyen, inanmazsanız ateşlerde yakarım, götünüze zebani sopası sokarım diyen bir tanrıya inanmadım, inanmıyorum, inanmayacağım. kendimi bu noktada ateist olarak görmüyorum. bunun bilinemez olduğunu düşünüyorum. ne zamana kadar? bilim bizden başka bir tür bulana veya evreni tam olarak açıklayabilene kadar. bunu yaptığında stephen hawking'in de dediği gibi, artık tanrıya ihtiyaç kalmayacak. dinlerin kökeni hep aynı. insanlar parlaklığı ve büyüklüğü sayesinde güneş'ten korkmuşlar. başedemeyeceklerini düşünmüşler ve ona tapınmışlar. kurbanlar kesmişler. ay'a tapmış insanoğlu gecenin karanlığını yarıyor diye. deniz'e tapmış, rüzgar'a tapmış. her birini tanrı bellemiş. neden? çünkü bilmiyor. zamanla güneş'in basit bir yıldız, ay'ın çok küçük bir uydu, deniz'lerin büyük su birikintisi, rüzgar'ın da basit hava akımları olduğunu öğrenmişler. ve o korkunçluk, o tanrısallık yitip gitmiş. şimşek'ten korkmuş insanoğlu. bunu kesin bir adam fırlatıyor demişler. banko dağ başındadır. o zamanlar olimpos'un zirvesine çıkan yok. ak sakallı bi dayı da farketmiş bu mallığını insanların, ben fırlatıyorum demiş. kimim ben? zeus. tanrıların tanrısı. zaman geçmiş. iskandinav mitolojisinde odin'ler thor'lar birbirini kovalamış. kurbanlar kesilmiş. kan akıtılmış. neden? insanların götünden uydurdukları tanrılar kan istiyormuş. kızılay mı bunlar amınakoyim? sonra insanlar gördükleri her şeyi açıklamaya başlayınca, bu defa psikolojik bir boşluk, bir amaçsızlık peydah olmuş. ee? napalım? bütün bildiğimiz büyük güçleri, bizim asla göremeyeceğimiz, bilemeyeceğimiz, duyamayacağımız bir soyut varlığa yükleyelim. kaç tane olsun bundan? 30.000? yuh amınakoyim naptın? ben böyle istiyorum, tamam lan. ben de bunları 1 tanesinde topluycam. en güçlü benimki olucak. biri hindistan'a, bir ortadoğu'ya. orada yeşertmişler bu masalları. öyle bir hal olmuş ve insanlar kendi yazdıkları hikayeye o kadar inanmışlar ki... milyonları peşlerinden sürüklemişler. kan dökmüşler. kendi masalına değil de başka masallara inananları kılıçtan geçirmişler. yani demişler ki ahmed arif, cemal süreyya'dan daha iyi yazıyor. yok efendim cemal daha iyi. vurmuşlar kırmışlar. ne için? sırf insani özelliklerin alayını taşıyan bir tanrı için. ben buna karşılık bilimin güzelliğini savunanlardanım. hepimiz bilimi savunalım, demiyorum tabi ki. ama ben bunu savunuyorum. mesela miller deneyi, m kuramı, biyolojik çorba kuramı, klasik evrim teorisi, modern evrim teorisi, sicim kuramı, katman evren kuramı, yaprak evren kuramı, vs... bunları seviyorum ben. bunları okuyorum. araştırıyorum. cern'deki bir higgs bozonu haberi, beni hz. muhammed'in ay'ı ikiye yarma rivayetinden daha çok heyecanlandırıyor. koskoca uydu amınakoyim lan. nasıl yarılsın ayrıca. neyse. bunların çoğunu bilmiyor adam. okumamış. ama ben dinle alakalı şeyleri okudum. paganizm'den tut, satanizm'e kadar hem de. mesela bugünkü hristiyanlık uygulamalarının alayının paganizm'den geldiğini, isa'nın son güneş tanrısı olduğunu ve bu yüzden de ibadet günlerinin sun-day olduğunu biliyorum ve bunu anlatabilirim. çoktan yazılı tarihe geçmiş insanlığın neden isa ile ilgili tek bir cümle yazmadığını da, isa'nın aslında yaşayan bir kişi olmadığını, güneş tanrılarına verilen bir isim olduğunu ve tarihte isa ile aynı özellik ve yaşama sahip 24 tane daha tanrı olduğunu, en meşhurlarının da mısır güneş tanrısı ra olduğunu söyleyebilirim. ben okuyorum, arkadaşım. bunu böyle bir üstünlük taslamak için söylemiyorum. bilmiyorsam, bilmiyorum der öğrenmek için elimden gelen çabayı gösteririm. ben sadece inanmayı değil, bilmeyi seçtim bu kadar.
bu noktaya kadar kendimle ilgili olan kısmı anlattım. şimdi diğer arkadaşlarla ilgili kısmı anlatıcam:
arkadaşım, benim inancım bana. sorduğun zaman bunları söyleyeceğim. ben senin inancına karışmıyorum. ama efendim, sen yanlış yoldasın, doğru yola gel, demiyorum. sen de bana deme? lan dalyarak; senin inancına göre; cehennemde yanacak olan benim. korkudan altıma sıçacak olan benim. bundan sana ne? seni ne ilgilendirir? seni ne alakadar eder? amman doğru yola gel. ne o? benim dinim. ispatı? kuran. ispatı? kuran. ispat? kuran. bu döngünün sonu yok. kuran'daki bir kıssanın ispatı olarak bana yine kuran'ı gösteriyor adam. ona bakarsan ben de da vinci'nin şifresi'ne inanıyorum, nolucak? bence var o kase. ispatı? da vinci'nin şifresi kitabı. ispatı? da vinci'nin şifresi kitabı. lan zaten orda yazıyor o. işte bu tarz adamlar geliyor, aman doğru yola gir. yahu arkadaşım, sen ''i-na-nı-yor-sun''. neye? onun doğru yol olduğuna. ben inanmak yerine, ispat etmeyi seçiyorum. bilimsel ispat. lütfen artık azıcık saygı amınakoyim ya. ben kelle kesmiyorum arkadaşım, belime bomba bağlayıp sağda solda patlatmıyorum, 9 yaşındaki kızlara uçkur çözmüyorum, karım öldükten sonra 8 saat boyunca sevişmeyeceğim (nekrofili miyim amınakoyim ben), cennette memesi yeni tormurcuklanmış bakire kızlar istemiyorum, aletimin sürekli dik olmasını istemiyorum, 5 adam gücünde olmak istemiyorum, sürekli bir tanrıyı övmek istemiyorum, ne yapacağımı bildiği halde beni yakmakla tehdit eden bir varlığa tapmak istemiyorum. bunu önerebilirsiniz; eyvallah, derim. ama bunu doğru yol olarak dayatanlara da ''be ebeyin amı'' demek istiyorum.

ha, hadi az bilinçlen diye; bugünkü ve geçmişteki bildiğimiz bir çok dinin de kökenini anlatan iki belgesel koyayım şuraya:

Hiç yorum yok: